Davutoğlu, partisinin vilayet liderleri toplantısında yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanlığı kararıyla kurulan “takviye hazır” kuvvet” konusuna değinerek şunları söyledi:
“Emniyet Genel Müdürlüğü’nde valiliğin kontrolünden başka, emniyet genel müdürlüğü bünyesi ve direkt Cumhurbaşkanı irtibatlı bir birlik kurmaya neden gereksinim hissedilir. Valilerin kontrolünde olmayan bir gücün kim tarafından denetlenecek, kim tarafından o gücün yanlış uygulamaları olursa karşılık oluşturulacak. Tabi ki devletin devletin güvenliği ve milletin huzuru için her türlü önlem alınacak lakin devletin mimarisi bozulamaz. Anayasal çerçevede emniyet genel birliğine yasal manada verilen yetkilerin dışında hiyerarşisi açık ve net olmayan yapılar ortaya koyduğunuz vakit milletin var olan sisteme olan inancını sarsarsınız. Millet gerektiğinde takdirini, yazgısını nasıl belirleyeceğini 15 Temmuz gecesi gösterdi. Kontrolsüz ve kamu olarak ne yapacağı belirli olmayan bir destek kuvvet değildi 15 Temmuz gecesi harekete geçen. 15 Temmuz günü harekete geçen milletin kendi desteğiydi, kendi gücüydü. Siz o gücü kaybederseniz, hangi yapıyı kurarsanız kurun ulusal huzuru sağlamakta zorlanırsınız. Türkiye demokratik hukuk devletidir. Demokratik hukuk devletinin mimarisi bozmamak lazımdır. Bugün yaptığımız açıklamayla kimi sorular sorduk, ümit ederiz bu sorulara gerçek, dengeli yanıtlar verilir ve toplumdaki dertler, bizdeki dertler giderilir. “
Davutoğlu konuşmasında özetle şu görüşlere yer verdi:
İKTİDAR BILGISIZ: Bugün iktidarda olanlar Türk siyasi tarihini bilmiyorlar. Bütün bildikleri son 10 – 15 yıllık tarihtir. Bir ülkede yeni bir siyasi harekete gereksinim varsa o partiyi engellemek için yapılan her hareket o partiyi büyütür. 1946’yı düşünün. Erdoğan, dar bir etrafın ihtiraslarına dayalı bir siyaseti tercih etti.
ERDOĞAN SUSUYOR (Biden tartışması): Bu mevzuya siyaseten yanıt vermesi gereken Cumhurbaşkanı susuyor, Dışişleri Bakanı susuyor, ilgili yetkililer susuyor, atanmış iki bürokrat muhalefetle tartışmaya girmeye kalkıyor. Bürokratlar devlet görevlisidir, kamu hizmetlisidir; parti hizmetlisi değil, şahıs hizmetlisi ise asla değildir. Misyonlarını yapacaklar, o vazifelerinin gereği olarak da hesap verecekler.
NEPOTİZM: Bir rektörün, bir ilim adamının kendi eşini atamasından daha büyük bir ahlaki çöküş olur mu? Bizim millet önündeki başkana bakarak yürür. Şayet Türkiye’nin en zirvesinde aile bağlantıları bu hali almışsa rektörü de bu türlü olur, valisi de bu türlü olur, belediye lideri da bu türlü olur. Balık baştan kokar diye bir tabir vardır. Nepotizm almış başını gitmiş!
TÜRKİYE’Yİ BATIRAN BAKAN: Bu türlü bir doğal gaz keşfi hepimizi sevindirmişse bu keşfin Türkiye’nin iktisadını batıran bir bakanın şahsi promosyonu haline getirilmesi devlet ahlakına karşıttır. Şu anda Güç Bakanı var. Bakanlar gittiklerinde gerilerinde bir miras bırakırlar lakin güya o bakanlığı devam ettiriyormuş üzere davranamazlar.
DOLARLA İŞİN VAR: Bir Hazine Maliye Bakanı’ndan bahsediyoruz ki Bir Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden bahsediyoruz ki bizim 2.80 bıraktığımız doları 7’de tutmaya çalışıyorlar ve bunu da bir muvaffakiyet üzere yansıtıyorlar. Enflasyon bir canavar üzere milletin cebini kemiriyor, sonra bu bakan çıkıp diyor ki dolarla ne işimiz var. Dolarla işin var Sayın Bakan! Kamu borçlarının hepsi dolarla.
Cumhuriyet
