Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Atila Sertel, TBMM’de basının problemleri ve tutuklu gazetecilerle ilgili basın içtiması düzenledi.
YERLİ VE ULUSAL AJAN!
ODA TV Ankara Temsilcisi Müyesser Yıldız’ın yaklaşık bir aydır tutuklu olduğunu hatırlatan Sertel, “İçişleri Bakanı hakkında cürüm duyurusunda bulunduktan birkaç gün sonra Müyesser Yıldız haber kaynağından duyduklarını yazmadığı için casusluk suçlamasıyla göz altına alındı. Sonra mızrak çuvala sığmayınca yazdığı metinler nedeniyle tutuklandı. Müyesser Yıldız’ın tutukluğu ile ilgili bugüne kadar AB memleketlerinden, ABD’den rastgele bir reaksiyon duydunuz mu? Duyamazsınız. Müyesser Yıldız, bana AB devletleri sahip çıkmaz, bana ABD sahip çıkmaz. Zira ben ‘yerli ve milliyim’ diyor. Yani bu durumda Müyesser yerli ve ulusal ajan olarak ortaya çıkıyor ki bu trajikomik bir durumdur” diye konuştu.
TELE 1 ve HALK TV
Konuşmasında TELE 1 ve Halk TV’nin RTÜK tarafından ekranlarının karartılma teşebbüsüne de değinen Atila Sertel, “Bu kanalların izleyicisi olarak kimseye hakaret edildiğine şahit olmadım. Bir gazeteci olarak bütün yayınları izliyorum. İktidarın borazanı olan kanallarda CHP’ye ve muhalefete hakaretler yağdırılırken buna ses çıkarılmıyor. TELE 1 ve Halk TV kullandığı lisana çok dikkat ediyor lakin ekranları karartılıyor. RTÜK Başkanı’na buradan sesleniyorum: Banka idaresine girerek, Basın İlan Kurumu’nda hizmet alarak yalnızca kendi bütçesini düşünerek ve iktidardan beslenerek asıl işini gerçek yapmıyor. Haksızlık, hukuksuzluk yapıyor. Şayet bu devlette adalet varsa TELE 1 ve Halk TV’ye verilen ceza derhal iptal edilecektir” diye konuştu.
TOPLUMSAL MEDYA
Toplumsal medyanın kapatılma mümkünlüğünün konuşulmasının dahi devletimize ve iktidara yakışmadığını lisana getiren CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, şöyle devam etti:
“Cumhurbaşkanı toplumsal medyadan rahatsızlık duyuyor ve bu özgürlük ortamının kısıtlanması için talimat veriyor. Netflix, Youtube, Twitter, Facebook, Instagram üzere milyonların kullandığı, iktidarın da canlı olarak kullandığı bu mecraları susturmak iktidara ve devletimize yakışmaz. Tek dertleri var sansür. İktidarın artık Türkiye’ye umut vermediği, gençlerimizin işsizliği, ekonomik darboğaz, kıdem tazminatlarına yönelik akınlar ortada iken AKP iktidarının halka vereceği bir vaat ve umut kalmamıştır. Bu süreci ağırlıklarını artırarak geçiştirmeye çalışmaktadır. İktidarın yasakçı tavırlarının devlete verdiği zarar çok büyük. Bu yasakçı zihniyet yüzünden Manisa’ya gelecek diye beklediğimiz Wolksvagen’in 1 milyar dolarlık yatırımı Slovenya’ya gitmiştir. Türkiye yatırımsız bir memleket olarak büyük cezalara uğruyor. İktidar yalnızca medyayı cezalandırmakla kalmamaktadır. Medya’ya yaptığı basınçla hem topluluğu hem de ülkeyi cezalandırmaktadır.”
MUHABERE YÖNETICISI NE YAPIYOR?
“Türk basını ağır bir ağırlık periyodu yaşarken, Anadolu’da gazeteler, televizyonlar birer birer kapanırken Muhabere Lideri ne yapıyor” diye soran Atila Sertel, “İletişim Lideri Fahrettin Altun basının sıkıntılarından gayrı her şeyle ilgileniyor. Muhabere Başkanı’nın basın ve söz özgürlüğüyle ilgili, gazetelerin kapanmasıyla ilgili, ekranların karartılmasıyla ilgili söylediği tek söz yok. Lakin her bahiste bakanmış üzere, AKP’nin siyasi bir bireyi üzere açıklamalar yapıyor. Biz CHP olarak, gazeteci milletvekilleri olarak hangi siyasi fikirden olursa olsun, hangi gazetede çalışırsa çalışsın doğruları ve gerçekleri yazan kişilerin basınca ve zulme uğramasını asla istemiyoruz. İsterlerse bütün toplumsal medyayı yasaklasın. İsterlerse bütün kanalları kapatsınlar. İsterlerse bütün kişileri meskenlerine kapatsınlar. Birinci seçimde gideceklerdir. Birinci seçimde bu zulüm periyodu, pres periyodu, istibdat devri bu beğenilmeyen devir sona erecektir” diye konuştu.
TBMM Başkanlığı’nın Sözcü Gazetesi muharriri Yılmaz Özdil hakkında “Baroların ne işi var Tbmm’de…” başlıklı yazısı nedeniyle hata duyurusunda bulunmasını da eleştiren Sertel “TBMM Başkanlığı Yılmaz Özdil’in bu metinle Meclis’i alenen aşağıladığını, hakaret ettiğini, halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiğini tez ediyor. TBMM’de yolsuzluklar, usulsüzlükler olmadı mı? Bu çatı altında Bakanlar Refî Divan’a gönderilmek istenip sonrasında aklanmadılar mı? Meskenlerde kasalar bulunmadı mı? Yazan hatalı oluyor yapan haklı oluyor. Yazanın hatalı olmadığı yapanın haklı olmadığı devirde gelecek” dedi.
Cumhuriyet
