Diyanet İşleri Lideri Ali Erbaş, Türkiye Diyanet Vakfı Konferans Salonu’nda düzenlenen 40. Vilayet Müftüleri İstişare Toplantısı açılışında konuştu.
İslam’ın “insanlığa umut teşkil edecek yegane hayat nizamı” olduğunu belirten Erbaş, “Maalesef günümüz İslam dünyasının siyasi, iktisadi, toplumsal ve kültürel bakımdan önemli sıkıntılarla kuşatıldığı da acı bir gerçektir. Bilhassa son birkaç asırdır yaşanan harici ve dahili tesirler yüzünden İslam dünyasına yılgınlık, ümitsizlik ve karamsarlık adeta egemenlik kurmuştur. Bu noktada ülkemizin, milletimizin ve teşkilatımızın ümmet ve insanlık ismine yüklendiği sorumluluk, daha da kıymetli hale gelmektedir. Bu büyük sorumluluğun ifasında, elbette Diyanet İşleri Başkanlığının mensuplarına çok büyük vazifeler düşmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
“GENÇLERİ GÖRMEK İSTİYORUM”
“Aile ve kuşağın daha huzurlu ve hoş bir hayatın inşası için başlangıç noktası olduğunu” söyleyen Erbaş, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Bu sebeple her hocamızın yanında gençlerimizi görmek istiyorum. Gençlerimizin hayat tasavvurlarını olumsuz etkileyen, maddi manevi gelişimlerine ziyan veren akımlar, fikirler, yapılar ve alışkanlıklara karşı biz onların rehberi ve destekçisi olmaya mecburuz. İnsanlığın maruz kaldığı ahlaki çöküntü, fikri yozlaşma ve dini savrulmalar karşısında gençlerimizi inancın ve ibadetin düzgünleştirici, birleştirici ve bütünleştirici gücüyle buluşturmak zorundayız. Gençlerimize ulaşmak, onların heyecanlarına ve mefkurelerine rehberlik etmek, özel bir çaba gerektirmektedir. Önemli bir formasyon, tesirli bir irtibat lisanı ve mahareti gerektirmektedir. Bu noktada müftülerimizin vilayetlerindeki hocalarımıza birer rehber olduklarını hatırlatmak isterim.”
“NE YAZIK Kİ ŞAHİT OLUYORUZ”
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın toplumu din konusunda aydınlatmak hedefiyle kurulmuş anayasal bir teşkilat olduğunu belirten Erbaş şunları kaydetti:
“İslam’ın prensiplerini anlatmak bizim yasal sorumluluğumuzdur. Bu alanda her türlü farklı görüş ve fikrin üzerinde kuşatıcı bir yaklaşımla çalışmak en temel hassasiyetimizdir. Bu bağlamda Diyanetin gündelik tartışmaların içine çekilmesi son derece yanlıştır, üzücüdür. Din ve diyanet mevzularında yazan, konuşan ve paylaşım yapan herkesin bu hususta çok daha hassas olması gerekmektedir. Elbette bizler eleştiriyi daha iyi işler yapmak ismine bir imkan olarak kabul ediyoruz. Lakin palavra yanlış bilgilerle güzide bir kurumu ve onun mensuplarını karalamak, prestij suikastı yapmak bir tenkit değildir.”
“Zaman vakit medyada, hizmetlerimizi anlamakta zorlanan, hatta çocuklarımızın ve gençlerimizin mescitlere gelmesini, etkinliklerimize katılmasını hazmedemeyen kimselerin varlığına da ne yazık ki şahit oluyoruz” diyen Erbaş, “Bunlar her türlü faaliyetimizden rahatsız oluyorlar. İzcilik etkinliğindeki gençlerimizle buluşuyoruz, rahatsız oluyorlar. Gençlerimiz istismarcı yapıların tuzaklarına düşmesin, dinimizi, medeniyetimizi tanısın diye çalışıyoruz, rahatsız oluyorlar. Hatta birlik beraberlik ve kardeşlikten bahsediyoruz, yeniden rahatsız oluyorlar. Ayet ve hadisin farkını bilmeyecek kadar mevzunun uzağındalar lakin dini bahisleri kritik ediyorlar. Bütün bunları üzülerek ve acıyarak takip ediyoruz.” dedi.
Cumhuriyet
