Öztrak’ın açıklamalarından öne çıkan satır başları:
Erdoğan Şahsım Hükümetinin gündemi ile, milletimizin gündemi büsbütün farklı. Saray milletimizin halini görmüyor, feryadını duymuyor. Salgın Tsunamisi, yetersiz takviyeler, çığ üzere büyüyen işsizlik, mutfakları kavuran yangın, Ailelerde ve konutlarda kaybolan huzur, vatandaşlarımızın artan gelecek tasası, milletimize darbe üstüne darbe vuruyor. Bu darbelerin sorumlusu olan Erdoğan Şahsım Hükümeti ise muhalefete ağır hakaretler ederek, cürmünü ve sorumluluğunu gizlemeye çalışıyor.
Devleti yönetmeyi bırakmış, Türlü kumpaslarla algıyı yönetmeye uğraşıyor. Bu doğuşçu, darbeci Şahsım Hükümetinin elinde milletimiz, sevincini kaybetti. Heyecanını kaybetti. Aşını kaybetti. İşini kaybetti. Ülkemizin geleceği gençlerimiz, Umudunu kaybetti. Ve en acısı, Milletimiz sevdiklerini kaybetti. Bilimle ve akılla arbedeli Erdoğan Şahsım Hükümeti, Türkiye’yi ‘küresel salgının yeni merkez üssü’ yaptı.
SALGIN İDARESİNDEKİ KRİZ
Nüfusuna oranla yeni olay sayılarında başa güreşiyoruz. Salgın milletimizi ezip geçiyor. Günlük olay sayıları 50-55 bin civarına yerleşti. Her gün yaklaşık 250 vatandaşımızı, 250 canımızı kaybediyoruz. Vefat – ağır hasta oranları maalesef rekor kırıyor. Hastanelerde her 100 ağır hastadan, neredeyse 10’nunu yitiriyoruz. Salgının başından beri, bu oranları birinci sefer görüyoruz. Ve işin berbatı yakın etrafımızdan, Vefat sayılarının karartılmaya başlandığını duyuyoruz.
Dün Sayın Genel Liderimiz, ağır bakım hekimleriyle bir toplantı yaptı. Hastanelerde ağır bakım servisleri alarm veriyor. Salgında üçüncü dalgayla karşı karşıyayız. Birinci iki dalgayı, sıhhat çalışanlarımızın harikulâde uğraşlarıyla göğüsledik. Ne yazık ki bu son dalgayı, Yorgun bir sıhhat ordusuyla karşılıyoruz. İstanbul, Samsun, Yalova, Çanakkale üzere kimi vilayetlerimizde durumun şimdiden zahmetli olduğu söyleniyor. Hasta yakınlarımızın şikâyetleri giderek artıyor. Vatandaşlarımız, “Yoğun bakımlarda yer bulamıyoruz” diye feryat ediyor.
Durum böyleyken, Sıhhat Bakanı; “Vaka sayılarındaki önemli artışı, yalnızca mutasyonla açıklayamayız. Tedbirleri gevşettik maalesef” diyor. Tedbirleri kim gevşetti Sayın Bakan? Bu acı tablonun sorumlusu kim? Siz bu sorulara karşılık veremezsiniz. Yanıtı biz verelim. Bu acı tablonun sorumlusu; siyasi iflasının üstünü örtmek için, lebalep parti kongreleri yapan Erdoğan’dır. Sorumlu; tzamanında ve tam almayan, Kendi koyduğu kurallara kendi uymayan Erdoğan’dır. Sorumlu; Gencecik kızlara, maskeyi nizami takmadın diye ağır cezalar kesilirken, AK Partili gençlerin kongrelerinde, maskesiz deve güreşi yapmalarına ses etmeyen Erdoğan’dır. Sorumlu; Bilim Kurulu’nu kendi siyasi ihtiraslarına dekor yapan Erdoğan’dır. Sorumlu; Aşıda tek kaynağa bağlı kalan ve tedarikinde geciken, Erdoğan’dır. Ve natürel ki onun Şahsım Hükümetidir. AK Parti’nin büyük kongresini yapmasının üzerinden, tam 18 gün geçti. Ve bu 18 günde aşısı, yani devası olan bir virüs yüzünden, 3 bin 477 yurttaşımızı kaybettik.
Gittiğimiz yerlerde yurttaşlarımız anlattı. AK Parti kongresine otobüslerle gönderilen vatandaşlarımızın, ilçelerine geri dönmesiyle bir arada, olay sayıları patlamış. Biz de lebalep dolu, kapalı salonlarda kurultay yapmayı bilirdik. Fakat biz milletimizin sıhhatini düşündük. Kurultayımızı seyircisiz ve açık alanda yaptık. Kimsenin sıhhatini riske atmadık. Lakin tıpkı ciddiyet ve sorumluluğu Erdoğan göstermedi. Siyasi kaygıları, milletin can güvenliğinin önüne geçti.
ÇİN’İN DÜŞÜK AKTİFLİK AÇIKLAMASI
Dün Çinli yetkililer, “Aşılarının aktifliğinin düşük olduğunu, Ve bunun bir sorun olduğunu” açıkladı. Çin aşılarını, biz dâhil 22 ülke kullanıyor. Bu aşılar için bugüne kadar, Brezilya yüzde 50,4, Endonezya yüzde 65,3, Türkiye ise yüzde 83,5 aktiflik oranı açıkladı. Aşı bu salgına karşı, hala elimizdeki en tesirli silah… Sayın Genel Liderimiz ve sırası gelen tüm arkadaşlarımız gittiler, Çin aşılarını yaptırdılar. Yurttaşlarımız da aşılarını kesinlikle yaptırmalı. Fakat Çinli yetkililerin açıklamalarıyla ilgili olarak, Sıhhat Bakanlığı, ve görüşlerini kamuoyuyla paylaşmayan Bilim Kurulu’ndan kesinlikle kapsamlı bir izahat bekliyoruz.
Biz tek aşıya bağımlı kalmanın riskini gördüğümüz için, aşı tedarikinde kaynak çeşitliliğinin gerekliliğini, ısrarla vurguladık. Bugün Bilim Konseyi toplanıyor. Bilim Heyeti ne önerdi, hükümet bunların hangilerini kabul etti. Bunları yeniden öğrenemeyeceğiz. Zira salgının başında gündeme getirdiğimiz, Bilim Kurulu’nun kendi sözcüsü olması, tavsiye edilen kararları da onun açıklaması teklifimizi, Erdoğan Şahsım Hükümeti kulak gerisi etti. Erdoğan Şahsım Hükümeti Bilim Kurulu’nu, siyasi ihtiraslarına dekor yaptı. Ramazan ayı başlıyor. Erdoğan Şahsım Hükümeti hangi kararları alacak göreceğiz. Lakin eminiz ki, Milleti unutan bu hükümet, bugüne kadar daima yaptığı üzere, evvel kendi ikbalini düşünecek. Kapanma kararını, Vatandaşın sıhhatini düşündüğü için değil, turizm dönemine, “Az olay, denetimli pandemi” reklamıyla girebilmek için alacak. Kapanma kararı alınırsa, “Milletimiz canı ile cüzdanı ortasına sıkışmasın”, “Ramazan’da yüzü gülsün” diyerek, ek bir dayanak verecek mi? Yani kapanma kararı, yeniden doların yeşili için mi alınacak, yoksa millet için mi alınacak göreceğiz.
CHP’NİN TOPLATILAN AFİŞLERİ
Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin doların yeşilini çok sevdiğini biliyoruz. Lakin bu ülkede, milletin dolarlarının yeşilinin hesabını sormak, Merkez Bankası kasasından buharlaşan, 128 milyar doların akıbetini öğrenmeye çalışmak, “Cumhurbaşkanına hakaret suçu” oluyor. CHP örgütlerinin Türkiye’nin dört bir yanına astırdığı bu afişler, Erdoğan Şahsım Hükümetinin savcıları ve valileri tarafından toplatılıyor. Münasebet; Cumhurbaşkanı’na hakaret. Savcılar ve valiler leb demeden leblebiyi nasıl da anlamış? Kayıp 128 milyar dolar ile Cumhurbaşkanı’na hakaret kontağını ne kadar çabuk kurabilmişler. Doğrusu biz de bunu merak ediyoruz. TDK’ya nazaran hakaret sözünün iki manası var. Birincisi; onur kırma, onura dokunma. İkincisi; küçültücü kelam yahut davranış. Bu afişin neresinde onur kıracak, onura dokunacak, küçültücü bir kelam yahut davranış var? Merkez Bankası kasasındaki döviz rezervleri Erdoğan’ın kendi parası değil. Bu döviz rezervleri 83 milyona, yani milletimize ilişkin.
SALGINDA TAKVİYESİZ KALAN VATANDAŞ
Pek çok vatandaşımızı virüs değil, şahsım hükümetinin ilgisizliği ve sahipsizlik ömürden koparıp aldı. Dün de İzmir’in Torbalı ilçesinden çok acı bir haber aldık. 46 yaşında 3 çocuk babası bir çiftçimiz hayatına son verdi. Sebep? Ödeyemediği borçlar. Çiftçimiz tarlasını satmasına karşın borçlarını ödeyememiş, gerdiği buhran nedeniyle ömrüne son verdi. Tüm dünya yurttaşlarını paraya boğdu. Erdoğan’ın şahsım hükümeti ise milleti borçla boğdu. Saray’ın kibirlisi dün tekrar ekranlarda; çiftçinin elinde kalan patates ve soğan için talimat verdiğini ve bunun muhtaç ailelere dağıtılacağını söylüyor. Her şeyden evvel bu ülkede insanları parasız soğan ve patatese muhtaç etmişsin. Madem bu işler bir talimatla oluyordu, keşke bizim belediyelerimizin oyuna girmesini beklemeselerdi. Kaç aydır belediyelerimiz aslında bunu yapıyor.
TUİK’İN İŞSİZLİK SAYILARI
Gerçek işsizliğin söylendiğinden çok daha fazla olduğunu TUİK kabullenmek zorunda kaldı. TUİK sahiden işsiz olana işsiz diyememiş, onun yerine atıl iş gücü demiş. Haftada 40 saatten az çalışan ancak bir işi var görünenleri, çalışmaya hazır olduğu halde iş aramayanları da içeren gerçek işsiz sayısı son 1 yılda 2 milyon 918 bin kişi artarak 10 milyon 219 bin bireye çıkmış. TUİK bu sayıları nedense kendisi açıklamıyor. Verdiği oranlardan biz hesaplamak zorunda kalıyoruz. Sayılara bu kadar takla attırmaya, gerçekleri bu kadar karartmaya ne gerek var? Tekrar karartılan bilgilerden, nitekim çalışan sayısını, yani haftada 40 saatten fazla çalışanların sayısını hesapladığımızda, felaket bir durumla karşı karşıyayız.
Hakikaten işi olanların sayısı, son bir yılda 1 milyon 254 bin kişi azalarak, 25 milyon 86 bine inmiş. Genç işsizliği ise ülkemizin kanayan yarası… Her 100 gencimizden 27’si işsiz. Bu tüm Şubat ayları itibariyle, en yüksek genç işsizlik oranı. Türkiye’de işsizlerimiz iş bulamıyor. İş bulan da düşük fiyatla sınanıyor. Saray sosyetesi bürokratlarına, üç başka yerden 85 bin lira aylık maaş verilirken, bugün 10 milyon yurttaşımız, taban fiyat civarında bir fiyata, yani 2 bin 825 liraya talim ediyor.
Milletin çocuğu çalışacak tek bir iş bulamazken, Saray beslemelerine, Tam 41 idare konseyi üyeliği veriliyor. Bebek mamalarına alarm takılan, gramla peynir alınan, taneyle domates satılan ülkemde, ÖTV’siz 5 milyon liralık Mercedes’ler, Saray’a birer birer de değil, çifter çifter alınıyor. Ne demiş cetlerimiz? “Aç doyar, Açgözlü doymaz.” Saray sosyetesinin ofis elemanları, burunlarına pudra şekeri çekerken, sürücüleri, danışmanları paranın altında ezilirken, milletin çoluğu çocuğu, işsizliğin, ümitsizliğin açlığın altında eziliyor.
Milletimiz de haklı olarak soruyor: Ofis elemanları, danışmanlar, sürücüler bunları götürüyorsa, ofisin sahipleri sanki neleri götürüyor? Bu değirmenin suyu nereden geliyor? Utancı gidenin, kalbi de kararırmış… Zulüm, ebediyen servet ve nimet şımarıklığıyla birlikte gelirmiş. Saray sosyetesinin millete karşı kalbi karardı. Şımardıkça zulümleri de arttı. Pekala, bu zulmün sorumlusu kim? Elbette Erdoğan Şahsım Hükümeti… Lakin yavuz hırsız konut sahibini bastırırmış… Erdoğan Şahsım Hükümeti, milletin iradesine, aşına, işine, sevincine, geleceğine, hukuka, adalete ve tüm kurumlara darbe üstüne darbe yapıyor. Sonra da, kalp hastası, kanser hastası, önemli sıhhat problemleri olan aşikâr bir yaşa erişmiş amirallerden, darbeci çıkarmaya çalışarak bu milletin aklıyla alay etmeye kalkıyor.
Sözlerimi tamamlarken, Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden kurtuluş olan, Mübarek Ramazan ayının tüm milletimize, hayırlar getirmesini, bu mübarek ayda oluşacak, sevgi, dayanışma ve müsamaha ikliminin, ülkemizi ve tüm İslam âlemini sarmasını diliyoruz.
Cumhuriyet
