Temelinin yaz aylarında atılacağı söylenen Kanal İstanbul güzergahında yeri ya da taşınmazı olan vatandaşlar reaksiyonlu. Bölgenin daha evvel TOKİ’nin yaptığı üzere betonlaştırılması tasasını taşıyan, plan değişiklikleri ile yerleri kaydırılan ve küçülen, birçoğu 1924’de mübadele ile Türkiye gelenlerin torunları olan vatandaşlar, “Kanal İstanbul, ‘Talan İstanbul’ oldu. Kanal İstanbul’un bize bir yararı yok. Bu Lozan’ı delme projesidir. Bırakın tabiatla uğraşmayı, bizim gidecek yerimiz yok” dedi.
Kanal İstanbul’un güzergahında yer alan Sazlıdere Baraj Gölü etrafında oturan, bölgede tarım toprağı, konutu olan vatandaşlar, seslerini duyurmak için gayret ediyor. Mağdur birtakım vatandaşlar ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi Hayrettin Özbakır ANKA’dan Edda Sönmez’e konuştu.
“KANAL İSTANBUL, LOZANI DELME PROJESİDİR”
Kayabaşı köyünde ikamet eden ve yeri Kanal İstanbul projesine giden İsmail Yıldız, şunları tabir etti:
“Rumeli Balkan Dernekleri Federasyonu İdare Heyeti’nde görevliyim. Kayabaşı köyünde ikamet etmekteyim. Doğum yerim Kayabaşı Köyü. Ne yazık ki Kanal İstanbul demeyeceğim, Talan İstanbul oldu. Artık burada Kanal İstanbul’un bize bir yararı yok. Bu memlekete ziyanı olacak bir şeyler var. Efendim bu Lozan’ı delme projesidir. Benim gördüğüm, incelediğim kadarıyla Lozan’ı delme projesidir. Biz de buradaki halk olarak hiçbir şeyden yararlanamıyoruz. Artık ben size bir şeyler göstereceğim. Artık buyurun efendim bakın. Şu orta benim tapulu yerim. Tren yoludur burası. Kanal İstanbul projesine dahil. Şu alana tam okul alanı vermiş. Bir değiştirelim bir adedini daha. Bu da Kayabaşı Köyü’nün içidir. Şu alan da bana aittir. Kayınpederin olarak bizlere aittir. Ancak verilen imar planına bakın zemin+3 kat. Efendim Başakşehir, Kayaşehir, Kiptaş 20 kat. Bize neden bunları reva görüyorlar? Bunu anlamış da değiliz.
“KAYABAŞI KÖYÜ HALKININ YÜZDE 90’INI MAĞDUR LAKİN BEŞERLER KORKUYORLAR”
Bunlara natürel ki itiraz ediyoruz. İtiraz etmeye de devam edeceğiz. Tüzel yönlerimizle arayacağız. Benim yerim burada okul alanına gidiyor. Ben büsbütün mağdur oldum. Kayabaşı köyünün, halkının yüzde 90’ını büsbütün mağdur. Bunlar da bir gerçektir. Lakin halk korkuyor. Konuşmaya da korkuyorlar. Çekiniyorlar. Ne hikmetse ben de bunu anlayamadım. Valla bu insanların gidecek hiçbir yeri yok. Bu beşerler Selanik mübadilidir. 1924 Selanik Mübadili olduğundan ötürü Yunanistan da almıyor. Gidecek hiçbir yer yok. Artık ne olacak ben de bilmiyorum. Onun akıbeti kayıp. Vakit gösterecek bunları. Artık gitsen sorsan ki desen buralar neden bu türlü? Efendim herkes çekiniyor, röportaj vermeye çekiniyorlar, korkuyorlar. İtiraz etmek açısından ben bir ön ayak oldum. 180 kişi itiraz ettik. Lakin burada 180 kişi değil bin 500 kişi var. Birçok gelmedi. Efendim korkuyorlar. Birilerinden korkuyorlar. Korkmanın bir manası yok. Benim canım yanıyor. Benim canım yandığı için ben saldıracağım. Takdir kendilerinin.”
“BİR DÖNÜM TARLAM KAYDIRDILAR ÖBÜR TARAFA NE EKEBİLİYORUM NE BİÇEBİLİYORUM”
Kayabaşı Köyü sakinlerinden Rasim Esen de Selanik göçmeni olduğunu ve dedesinden, babasından kalma konutu dışında bir şeyi olmadığını belirterek, “Benim gidecek bir yerim yok, ben ne yapacağım” diye sordu. Esen, şunları söyledi:
“Yani o denli bir şey ki, şöyle söyleyeyim; TOKİ dediler, yapacağız dediler, ‘Kayabaşı Köyü’nü güzelleştireceğiz’ dediler maalesef. ‘Yüzde 40’ dediler yüzde 57 kestiler. Benim bir dönüm tarlamı kaydırdılar öbür taraflara. Ne ekebiliyorum ne biçebiliyorum. Üstüne bir bina koyamıyorum, bir şey yapamıyorum. Lakin Kayaşehir’de gördüğünüz üzere hani 20 kat 16 kat hani o denli bir yerler yapıyorlar ki biz bile şaşırdık. E dediler Kanal İstanbul. Kanal İstanbul yapacaksın; tabiatın istikrarını bozacaksın bir. İkincisi burada Şamlar Köyü var. Şamlar bizden eski. Bizim geldiğimizden eski. Şamlar’ı mağdur ettiler.
“KANAL İSTANBUL’U YAPACAKLAR BİZİMLE RASTGELE BİR İRTİBATA GEÇEN YOK”
Artık Kanal İstanbul’u yapacaklar bizimle rastgele bir bağlantıya geçen yok. ‘Sizlere şunları sunduk’ dediler, kağıt üzerinde bir şeyler yaptılar. Ancak hiçbir devlet yetkilisi gelip de ne bizim muhtarımızla, bizim derneğimiz var, ne dernek liderimizle; ‘Kardeşim biz bunları yapıyoruz, bu insanları bu biçimde mağdur edeceğiz yahut etmeyeceğiz’ diye bir şey söyleyen yok. Ben buna inanıyorum ki, TOKİ’nin yaptığı üzere Kanal İstanbul’u yapacaklar. Bizim Kayabaşı Köyü, Şamlar Köyü buradan öte olan köylerin hepsini mağdur edecekler. Buna adım üzere eminim.
“BU SAATTEN SONRA GİDECEK YERİMİZ YOK”
Bırakın ya bu doğayı, bırakın ne uğraşıyorsunuz Kanal İstanbul’la. Ben istemiyorum. Benim bu saatten sonra gidecek yerim yok. Babamdan dedemden kalan bir mesken yerim var. Öbür bir şeyim de yok. Ben nereye gideceğim? Dedemin geldiği yere gidemem ben. Hani bu kadar insafsızlık bu kadar şey olmaz yani. Kanal İstanbul’u yapacaksın, TOKİ dediniz Kayabaşı köyünü mağdur ettiniz. Şamları mağdur ettiniz. Bizi de büsbütün mağdur ediyorsunuz. Biraz ellerini vicdanlarına koysunlar, gelsinler bir baksınlar bu taraflara. Gelsinler otursunlar konuşsunlar. Bunun devasına baksınlar. TOKİ’nin kurulduğu zamanlardaki üzere bizi mağdur etmesinler. Ben bunu istiyorum.”
“84 MİLYON VATANDAŞIMIZI İHANET KANALINA KARŞI UĞRAŞA DAVET EDİYORUZ”
“Burada yapılacak olan bir Kanal İstanbul’la birlikte ne yazık ki Marmara Denizi’yle ilgili bütün temaslar yok olacak” diyen Başakşehir ve İBB Belediye Meclisi üyesi Hayrettin Özbakır da şunları söyledi:
“Burada gördüğünüz bu güzelim coğrafya, bu gördüğünüz tabiat hoşu yer ne yazık ki Kanal İstanbul projesinde yer alan bir alan. Bu alandaki bütün tabiat, bu görünen cennet üzere yerler ne yazık ki önümüzdeki süreçte, betona Ekrem İmamoğlu Liderimizin dediği üzere Beton Kanalı’na dönmüş olacak. Bizler İBB Meclis üyeleri, Başakşehir Belediyesi Meclis üyeleri ve Millet İttifakı’nda yer alana paydaşlarımızla birlikte ‘Ya Kanal ya İstanbul’ çabasına daima birlikte varız. Biz bu güzelim coğrafyayı, bu doğayı çocuklarımıza torunlarımıza miras bırakmak zorundayız. Burada yapılacak olan Kanal İstanbul’la, yani İhanet Kanalı’yla birlikte İstanbul’a su sağlayan Sazlıdere Barajı ne yazık ki betona gömülecek. Bizler İstanbul’a su kaynağı yaratabilmek için, çok kıymetli çalışmalar yapıyoruz. Burada yapılacak olan bir Kanal İstanbul’la birlikte ne yazık ki Marmara Denizi’yle ilgili bütün kontaklar yok olacak. Marmara Denizi bir kokmuş yumurtaya dönecek. Ekolojik yapısını kaybedecek, hiçbir balık ve canlı ne yazık ki yaşamayacak. 16 milyon İstanbulluyu, hatta 84 milyon vatandaşımızı bu onurlu direnişe, bu ihanet kanalına karşı uğraşa davet ediyoruz.”
Cumhuriyet
