6 Şubat Cumartesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Boğaziçi Üniversitesi’ne İrtibat ve Hukuk Fakülteleri açılması istikametindeki kararı Resmi Gazete’de yayınlandı.

Anayasa Profesörü Kemal Gözler, karara ait bir yazı kaleme alarak, iktidarın böylesi değerli kararları son vakitlerde cumartesi günü sabaha karşı almasına dikkat çekti.

Gözler, “Neden Boğaziçi Üniversitesinde Hukuk ve Bağlantı Fakülteleri Artık Kuruldu?” sorusuna ise, “Pek muhtemelen önümüzdeki günlerde Boğaziçi Üniversitesi Hukuk ve İrtibat Fakülteleri için dışarıdan dekanlar atanacağını ve derhal bu Fakülteler için öğretim üyesi takımları ilân edileceğini göreceğiz. Yeniden pek muhtemelen bu takımlar hiç şaşırmayacağımız öğretim üyeleriyle doldurulacak. Yeniden pek muhtemelen göreceğiz ki, Boğaziçi Üniversitesinin yetkili heyetleri, işte bu yeni atanmış öğretim üyelerinden oluşturulacaktır. Hâliyle saygıdeğer Rektör Bulu da, nihayet muhtaçlığı olan Rektör yardımcılarını ve danışmanlarını bu yeni öğretim üyeleri ortasından atayabilecektir.” halinde cevap verdi.

İşte Gözler’in yazısında aktardıkları:

“İKTİDAR, ARTIK KIYMETLİ KARARLARI TATİL GÜNÜ SABAHA KARŞI YAYINLIYOR”

“Cumartesi günleri sabaha karşı yayınlanan Resmî Gazetelere dikkat!

Sayın İrfan Fidan da Anayasa Mahkemesi üyeliğine bir Cumartesi günü sabaha karşı yayınlanan 23 Ocak 2021 tarihli Resmî Gazetedeki atama kararıyla atandı.

Sayın Melih Bulu da Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne yeniden bir Cumartesi günü sabaha karşı yayınlanan 2 Ocak 2021 tarihli Resmî Gazetedeki atama kararıyla atandı. İktidar artık kıymetli kararları bir tatil günü sabaha karşı yayınlamayı tercih ediyor!

Artık her Cumartesi sabahı, güne başlarken Resmî Gazeteye bakma âdetini edindik!”

“İKİ FAKÜLTE NEDEN ARTIK KURULDU?”

“Boğaziçi Üniversitesine 2 Ocak 2021 tarihinde Prof. Dr. Melih Bulu, Rektör olarak atandı. Lakin Sayın Rektör, Üniversite tarafından benimsenmedi ve reaksiyonla karşılandı. Hâlâ da bu yansılar devam ediyor. Rektör Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesinde kendini destekleyecek iki adet öğretim üyesi dahi bulamadığı sav ediliyor. Bir ayda yalnızca bir adet Rektör Yardımcısı atayabildiği, kendilerine teklif gelen bütün öğretim üyelerinin Sayın Bulu’nun tekliflerini reddettikleri söyleniyor.

Şayet bu tezler doğruysa, Boğaziçi Üniversitesinde saygıdeğer Rektör Melih Bulu’nun kendisini destekleyecek bir Üniversite İdare Heyeti ve Üniversite Senatosu oluşturamayacağı açık. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri kompozisyonu bu halde sürdükçe, Rektör Melih Bulu’nun Üniversiteyi yönetmesi imkânsız. Zira Üniversitenin yetkili konseyleri ya hiç oluşturulamayacak, ya da bu konseyler Melih Bulu’ya karşı olan öğretim üyelerinden oluşacak ve Sayın Rektör, bu konseylerden istediği kararları çıkartamayacak.

İşte bir Cumartesi günü sabaha karşı Boğaziçi Üniversitesinde iki yeni Fakülte kurulmasının sebebi pek muhtemelen budur. Pek muhtemelen önümüzdeki günlerde Boğaziçi Üniversitesi Hukuk ve İrtibat Fakülteleri için dışarıdan dekanlar atanacağını ve derhal bu Fakülteler için öğretim üyesi takımları ilân edileceğini göreceğiz. Tekrar pek muhtemelen bu takımlar hiç şaşırmayacağımız öğretim üyeleriyle doldurulacak. Yeniden pek muhtemelen göreceğiz ki, Boğaziçi Üniversitesinin yetkili konseyleri, işte bu yeni atanmış öğretim üyelerinden oluşturulacaktır. Hâliyle saygıdeğer Rektör Bulu da, nihayet gereksinimi olan Rektör yardımcılarını ve danışmanlarını bu yeni öğretim üyeleri ortasından atayabilecektir.

Yeniden önümüzdeki günlerde Boğaziçi Üniversitesine bir de ilâhiyat fakültesi kurulursa ben şahsen hiç şaşırmam. Türkiye’de 2019 yılı prestijiyle 99 adet ilâhiyat yahut İslâmî ilimler fakültesi var (2021 yılı prestijiyle sayı muhtemelen daha fazladır). İlâhiyat fakültesi kurulmamış az sayıdaki devlet üniversitesinden biri Boğaziçi Üniversitesidir. İlâhiyat fakültelerimiz Türkiye’de muazzam bir gelişme ve yayılma içinde olan fakültelerdir. Bu hususta benim 3 Kasım 2019 tarihinde yayınladığım ve pek çok istatistiksel veriyi içeren “İlâhiyat Nereye Gidiyor?” başlıklı makaleme bakılabilir Kurulduğu her üniversiteyi fevkalâde bir gelişim içine sokan ilâhiyat fakültelerinin bu kıymetli katkısından Boğaziçi Üniversitesini yoksun bırakmamak gerekir.

Boğaziçi Üniversitesi üzerinde tam bir hâkimiyet kurulması için, bunlar da yetmez ise, bu Üniversite üzerinde de, üniversitenin ikiye bölünmesi üzere öbür üniversitelerde uygulanan daha pek çok sistemin uygulanması ihtimal dahilindedir.

Bunlar benim hayal gücüyle uydurduğum şeyler değil. Bunların hepsinin geçmişte pek çok üniversitede yapıldığına şahit olduk. İktidarın üniversitelere hâkim olma sürecinde kullandığı çeşitli teknikler vardır. Bu tekniklerin uygulanmasına Boğaziçi Üniversitesinde daha yeni başlanmıştır. Bugün Boğaziçi Üniversitesinde kullanılan sistemlerin hepsi geçmişte Türkiye’de pek çok üniversitede motamot kullanılmıştır.”

“BOĞAZİÇİ’NE HUKUK FAKÜLTESİ KURULMASINDA KAMU FAYDASI YOK”

“Şüphesiz kimi okuyucular, iktidarın iyiniyetli olabileceğini, tahminen de iktidarın kamu faydası gördüğü için Boğaziçi Üniversitesinde bir hukuk fakültesi kurulmasına karar vermiş olabileceğini düşünebilirler. Ben o denli düşünmüyorum: Boğaziçi Üniversitesinde bir hukuk fakültesi kurulmasında bir kamu faydası yoktur.

2019 yılı prestijiyle Türkiye’de toplam 82 adet hukuk fakültesi vardır. (2021 yılı prestijiyle sayı muhtemelen daha fazladır). Türkiye’de 2018-2019 öğretim yılı prestijiyle hukuk fakültelerinde toplam 82322 (seksen iki bin üç yüz yirmi iki) öğrenci okumaktadır. Bu sayılar Türkiye’nin gereksiniminden çok, lakin çok fazladır. Bu hususta tenkitlerim için benim “Akademinin Değersizleştirilmesi” isimli makaleme bakılabilir .

Bugün Türkiye’de o kadar çok hukuk fakültesi vardır ki, bunların birden fazla kendilerinde ders verecek hukukçu öğretim üyesi dahi bulamıyorlar. Türkiye’de 2019 yılı prestijiyle 82 hukuk fakültesinden 20’si, kendisine hukukçu bir dekan dahi bulamamıştır. Ne kadar acıdır ki 20 hukuk fakültemiz, ilahiyatçı, ziraatçı, tıpçı, kimyacı üzere hukukçu olmayan dekanlar tarafından yönetilmektedir . Dahası Türkiye’de 2019 yılı prestijiyle 82 hukuk fakültesinden 29’u İstanbul’dadır.

29 hukuk fakültesinin bulunduğu bir kente bir hukuk fakültesi daha kurmanın ne gereği vardır? Türkiye’nin de, İstanbul’un da, yeni bir hukuk fakültesine gereksinimi yoktur. Türkiye’de bir hukuk fakültesinin olma ihtimalinin en düşük olduğu iki üniversite, hiç elbet ki, Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ’dür. Bu iki üniversiteye hukuk fakültesi kurmak, bu üniversitelerin varlık sebebiyle ve ruhuyla uyuşmaz. Esasen muhtemelen bu sebeple, ülkemizin eski üniversiteleri ortasında yer alan bu iki Üniversitemizde bugüne kadar bir hukuk fakültesi kurulmamıştır. Hâlâ tahminen Boğaziçi Üniversitesinde hukuk fakültesi iyi niyetle kurulmuştur diye düşünenler var ise, onlara şunu söylemek isterim: Önümüzdeki günlerde Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesine yeni atanan öğretim üyelerinin kimler olduğunu görünce bu hususta tereddüdünüz kalmayacaktır.”

Cumhuriyet