Bayana taciz, 14 Aralık 2017 günü, saat 03.00 sıralarında Muratpaşa ilçesi 100. Yıl Bulvarı’nda meydana geldi. Polis merkezine giden H.S.G., kendisini yolda araca alan ve sonrasında bırakan polis memurları S.P. ve A.İ. hakkında, ‘taciz’ ve ‘kişiyi hürriyetinden mahrum bırakma’ suçlamasında bulundu. H.S.G., teze nazaran polislerin kendisini taciz ederken aldığı ses kayıtlarını da kanıt olarak sundu. Şikayet sonrası Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne çıkarılan 2 polis, isimli denetim kaidesi ile hür kaldı.
Haklarında Antalya 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açılan sanık polisler S.P. ile A.İ., mahkeme sürecinde suçlamaları kabul etmedi ve iftiraya uğradıklarını söyledi. Davanın 3’üncü duruşmasında, sanık polis memuru S.P.’nin eşi ile konuşan H.S.G., olaydan sonra polisin verem, kendisinin yüzde 70 engelli olduğunu, küçük kızının da panik atak hastalığına yakalandığını söyledi.
CEZANIN YARGITAY YOLU KAPANDI
H.S.G., mahkemeye yazılı söz vererek, polis memurlarına iftira attığını öne sürdü. Fakat bu dilekçeyi dikkate almayan mahkeme, S.P’yi ‘taciz’den 2,5 yıl, ‘kişiyi hürriyetinden mahrum bırakma’ cürmünden da 2,5 yıl olmak üzere toplam 5 yıl, A.İ.’yi de ‘kişiyi hürriyetinden mahrum bırakma’ cürmünden 2,5 yıl mahpus cezasına çarptırdı. Karar sonrası iki polis memuru meslekten atıldı. Kararları Bölge Adliye Mahkemesi onadı ve S.P.’nin ‘taciz’den aldığı 2,5 yıl mahpus cezası için Yargıtay yolunu kapattı. S.P. ve A.İ., ‘kişiyi hürriyetinden mahrum bırakma’ cürmünden aldıkları cezayı Yargıtay’a taşıdı.
H.S.G. ve Y.P., süreci anlattı. 2017 yılında 17 yaşındayken Alanya’da ailesiyle tartıştıktan sonra meskeni terk ettiğini söyleyen H.S.G., şöyle konuştu:
“Antalya’da internetten M.G. ile tanıştım ve ona sığındım. Bir müddet sevgili hayatı yaşadıktan sonra beni para karşılığı ilgiye zorladı. Tehditlerden ötürü sesimi çıkartamadım. Zira gidecek bir ailem yoktu. 100. Yıl Bulvarı üzerinde çalışırken polisler bizi çok sık alıyordu. Para kazanmamıza mahzur oluyorlardı. M.G., polislerin başına bir çorap örmemizi istedi. Onlara tuzak hazırladık. Bir takım aracı yanımda durdu ve araçlarına bindim. M.G. benim telefonuma bir program yüklemişti ve uzaktan irtibat ile konuşmalarımızı kaydetmeye başladı. Bana ne dediyse polis aracında onları yaptım. Polisleri baştan çıkarmak için elimden geleni yaptım. Ancak onlar oralı olmadı. Yalnızca konuştuk. Sonrasında bir anons geldi ve polisler beni bırakarak gitti. Akabinde M.G., bu ses kayıtlarını özel bir programla montajlayarak bana verdi. Beni tehditle polis merkezine gönderdi ve şoför koltuğunda oturan polisin bana dokunduğunu söylememi isteyerek, ‘taciz’, ‘kişiyi hürriyetinden mahrum bırakma’ suçlamasında bulundum. Polislere iftira attım” dedi.
Sonradan isimlerinin S.P. ve A.İ. olduğunu öğrendiği iki polis memuru hakkında dava açıldığını kelamlarına ekleyen H.S.G., “Duruşmalarda S.P. isimli polisin verem, eşinin de beyin kanaması geçirerek yüzde 70 engelli olduğunu, küçük kızının da panik atak hastalığına yakalandığını öğrendiğimde vicdan azabı çektim. Bilhassa S.P.’nin hiç lakin hiçbir cürmü yoktu. Boşu boşuna 5 yıl mahpus cezası aldı. Mahkemeye dilekçe vererek her şeyi itiraf ettim, lakin beni dinleyen olmadı” diye konuştu.
‘VİCDAN AZABI ÇEKİYORUM’
Taciz olmadığını öne süren H.S.G., konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ben S.P.’nin eşinden, ailesinin başına gelenleri öğrendiğim sıralarda, beni iftiralarına alet eden M.G.’nin de fuhuştan ve şantajdan aranması olduğunu öğrendim. Onu ihbar ettim ve cezaevine girdi. M.G., cezaevindeyken benimle evlendi ve fuhuş işi yaparak ona para vermemi istedi. Fakat yüreğimi topladım ve gerçekleri anlattım. M.G. şu an dışarıda ve beni fuhşa zorluyor. Vefatla, ailemle tehdit ediyor. Bu olayları anlatmamam için elinden ne geliyorsa yapıyor. Ben artık çok vicdan azabı çekiyorum. İnsanların da kendimin de kurtulmasını istiyorum.”
‘BENİM VE ÇOCUĞUM ÜZERİNE BU YÜKÜ YÜKLEMEYİN’
S.P.’nin eşi Y.P. ise eşinin sicili pak, 20 yıl polis memurluğu yaptığını belirterek, şöyle konuştu:
“Bu bayan bir biçimde polislere tuzak kurmuş. Olayı öğrendikten sonra psikolojim allak bullak oldu. Eşim iftiraya uğradığını söylemesine karşın, birinci vakitler ona reaksiyon gösterdim. Boşanma davası açtım. O günlerde müşteki ile konuştum ve olayı ondan öğrenmek istedim. Bana eşimin hatasız olduğunu, şikayetinden vazgeçtiğini söyledi. Ondan sonra eşimin ardında durdum. Lakin bu olaydan ötürü eşim verem oldu ve çocuğum panik atak krizi geçirdi. Ben yüzde 70 engelliyim. Psikolojim allak bullak. Artık eşimin cezası katılaştı ve her an hatasız yere 2,5 yıl cezaevine girebilir. Sizden yardım istiyorum. Ben de M.G. isimli şahıstan korkuyorum. Beni de tehdit etmeye başladı. Eşim mahpusa girerse bana ziyan verebilir. Adalet istiyorum. Ne olur eşimi, bizi kurtarın. Bu kişi 2008 yılında da diğerlerine kumpas kurduğu için ceza almış. Bu olayın kumpas, şantaj olduğu ortada. Bu davanın tekrar görülmesini istiyorum. Eşimin cezaevine girmesini istemiyorum. Bizim ailemizi mağdur etmeyin. Gururuyla, onuruyla yıllarca polislik yapan bir insanı mesleğinden etmeyin. Benim ve çocuğum üzerine bu yükü lütfen yüklemeyin. Bize yardım edin.”
S.P.’nin avukatı ise müvekkilinin 2,5 yıllık cezadan ötürü cezaevine gireceğini, Yargıtay’ın ‘kişiyi hürriyetinden mahrum bırakma’ hatasından vereceği cezanın da müvekkilinin yatacağı süreyi uzatabileceğini söyledi. S.P’nin ‘taciz’den aldığı cezadan ötürü cezaevine girmesi bekleniyor.
Cumhuriyet
