Cumhuriyet gazetesi muharriri Barış Terkoğlu, gazeteci Müyesser Yıldız’ın Resmi Gazete’yi mahkemeye verdiğini bugünkü köşesinden duyurdu. Terkoğlu, Yıldız’ın daha evvel yargılanma münasebeti olan bahsin Resmi Gazete’de yayımlanması nedeniyle Yıldız’ın şikayetçi olduğunu söyledi.

Barış Terkoğlu’nun bugünkü yazısı şöyle:

Saat gece yarısını geçti. Yalnız gözümüz değil, kulağımız da onda. Sabah okusan geri kalıyorsun. Saray’da mükafatlar verildi fakat o unutuldu. “Yaptım oldu” ile yönetilen Türkiye’de en merak edilen gazete, Resmi Gazete.

10 günde üç genel müdürün değiştiği TCDD’de olan biten için “Kim çıkarıyor bu Resmi Gazete’yi” demiştim. Çünkü memlekette olan bitenin bütün sorumlusu o gazeteyi çıkaranlardı. Ben ironi yaparken Resmi Gazete mahkemelik oldu.

Başınız mı karıştı? Şöyle anlatayım…

Geçen yıl 8 Haziran’da, gazeteci Müyesser Yıldız’ın konutu basıldı. Akabinde tutuklandı. Meskenden alınırken dört sütuna “casusluk” yazmışlardı. Kendileri bile inanmayınca, “Gizli dokümanları ele geçirdi” dediler. Tutuklarken ondan da vazgeçtiler. “Devletin güvenliğine ait bilgileri temin ve açıklama”da karar kıldılar. Aylarca mahpusta tuttukları Yıldız’a bu nedenle ceza da verdiler. Yıldız’ın belgesi temyizde, katılaşmayı bekliyor.

LİBYA KUMANDANINI AÇIKLAMAK HATA

İyi de neydi bu “devletin güvenliğine ait açıklanan bilgiler”?

Müyesser Yıldız’ın üç yazısı ile başlayan soruşturma, kararda bir yazıya düştü. O yazıya da ceza verildi. O “olağanüstü bilgi”yi, Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi, 8 Mart 2021 tarihli gerekçeli kararında şöyle açıkladı:

“…Mahkememizce tape kayıtları ve köşe yazıları içerikleri birlikte incelendiğinde, sadece 13 Ocak 2020 tarihli konuşmada sanık Erdal’ın sanık Müyesser’e Libya’ya giden birliğin kumandanının Metin Gürak olduğunu söylediği, bu bilginin sanık Müyesser’in 20 Ocak 2020 tarih ve “Libya’ya hangi kumandan gitti… Yerine kim geldi” mevzu başlıklı yazısında açıkça paylaşıldığı, öbür yazılarda ise çoğunlukla siyasetçilerin beyanlarına yer verildiği, tape kayıtlarında geçen ve kabahat teşkil eden bilgilerin yer almadığı anlaşıldığından, sırf 20 Ocak 2020 tarihli yazıda Libya’ya giden komutanın kimliğinin paylaşılması nedeniyle açıklama aksiyonunun bulunduğu, paylaşılan bu bilginin özünde devlet sırrı olup direkt devletin ulusal güvenliğini tehlikeye düşürecek nitelikte yahut ulusal güvenliğe önemli ziyanlar verebilecek nitelikte bilgi olmadığı, lakin özünde devlet sırları kadar olmasa da devlet menfaatları için kıymetli görülen bilgi olarak kabul edilmesi gerektiği kabul edilerek, sanığın aksiyonunun 5237 sayılı TCK’nin 336 hususundaki kabahat kapsamında olduğu değerlendirilmiştir.”

Mahkeme kararları soğuktur. Lakin burada gereğince açık. Mahkemeye nazaran, “Libya’da görevlendirilen komutanın ismi” devlet sırrı olmasa da açıklamak suç!

Gelelim bugünkü konuya…

RESMİ GAZETE HATA MU İŞLEDİ?

24 Ağustos 2021 tarihli Resmi Gazete’de bu sıkıntıyı ilgilendiren bir karar vardı. Cumhurbaşkanlığı’nın 2021/427 sayılı atama kararı, bir değil tam sekiz “gizli bilgi”yi birden faş ediyordu. Azerbaycan, Libya, Afganistan ve Almanya’da görevlendirilmiş yedi general ve yeni vazifeleri, açık isimleriyle birlikte yazıldı. Bu kadar da değil. Resmi Gazete, MİT’te görevlendirilen bir generali de MİT’ten giden bir generali de açık ismiyle yazdı.

İşte bu olay Müyesser Yıldız’ı harekete geçirdi. Yıldız, “Madem suç” diyerek geçen hafta “Resmi Gazete Sorumluları”ndan şikâyetçi oldu. Hem de kendisi hakkında soruşturma yapan, iddianame yazan, ceza isteyen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na. Yıldız’ın avukatları Erhan Tokatlı ve Naci Uğur imzasını taşıyan şikâyet dilekçesinde, hepimizin aklına gelen en kolay cümle de yazıyor:

“(…) Bir bilgi şayet bu kabahati oluşturmuş ise ülkedeki tüm yayın organlarından daha fazla okunan ve bilhassa yabancı misyon ve istihbarat kuruluşlarının daima okuduğu Resmi Gazete’de bu bilgilerin açıklanması, bu hatası haydi haydi oluşturur.”

RESMİ GAZETE İÇİN BİR BİRİNCİ

Öbür gazeteleri biliyoruz da Resmi Gazete’nin sorumlusu kim? Aslında tarihi, çağdaşlaşma tarihimizle başa baş. II. Mahmut evresinin Takvim-i Vekayi’sine kadar uzanıyor. Yeni Türkiye’de ise Ceride-i Resmiye ismiyle birinci kere 7 Şubat 1921 günü yayımlandı. 100 yaşındaki gazeteyi, Birinci Meclis’ten başlayarak devlet çıkarıyor. Yeni sistemde, 2018 yılında çıkan kararnameyle, bu yetki, Cumhurbaşkanlığı ismine, Cumhurbaşkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü’ne verildi. Elhasıl Resmi Gazete’nin sorumlusu, her şey üzere Cumhurbaşkanlığı.

Ankara Cumhuriyet Savcılığı için epeyce sıkıntı bir karar…

Çünkü bu durumda savcılık, eğri ya da yanlışsız hukuktan anladığını, herkese eşit uyguladığını göstererek Cumhurbaşkanlığı yetkililerini tabire çağıracak. Hatta Müyesser Yıldız’a yaptığı üzere tutuklamaya sevk edecek. Ya da “Biz de buyruk kuluyuz” diyerek bağımsız bir yargı olmadığını kabul edip “Bu bilgileri açıklamak cürüm değil” diyecek. Bu sefer de Müyesser Yıldız, “Demek hata değil” diyerek verilecek kararı temyiz mahkemesine taşıyacak.

Siz olsanız hangisini yapardınız bilmem. Fakat bugünkü yargının ne karar vereceğini kestirim etmek sıkıntı değil. Tekrar de her durumda Resmi Gazete’nin tarihinde bir birinci yaşanacak.

Bütün yetkileri hükümdara vermişlerdi. Bütün yetkiler hükümdara verilince, herkes yetkisiz kaldı. Kral, kral olduğu için suçlanamayınca, gazetesi suçlandı. Halbuki o gariban bir gazete. Bu da geçer Resmi Gazete, bu da geçer…

Cumhuriyet